A - PROSTATİT NEDİR?

 

Prostat bezi erkek genital organlarından biri olup idrar kesesinin hemen altında, rektumun önünde bulunur. İdrarı idrar kesesinden dışarı taşıyan üretra denilen kanal prostat bezinin ortasından geçer. Testislerden ve diğer organlarından salgılanan ve içinde spermlerin olduğu meniyi boşaltan kanal üretraya açılır. Spermlerin bulunduğu meninin bir bölümü prostatı oluşturan hücrelerin yaptığı salgıdır.

Prostatit, prostat bezinin iltihaplanmasıdır. Bu olay infeksiyon veya bezi tahriş eden başka bir faktör dolayısı ile meydana gelebilmektedir. Ağrı, ateş, titreme ve idrar yapmada sıkıntı semptomları ile acil servis ya da kliniğe başvuran hastaların teşhisi muayene ve tetkiklerle kısa sürede yapılır. Hastalarda idrar yaparken ağrı, sık idrara çıkma, cinsel temas esnasında yanma ve ağrı gibi problemler yaygındır. İyi huylu büyüme ve prostat kanseri genellikle yaşlılarda, prostatit ise gençlerde görülmektedir.


 

PROSTATİTİN NEDENLERİ NELERDİR

1-ENFEKSİYON: Bakteriyel olarak veya diğer prostat patojenleri (enterokoklar, chlamydıa, mycoplazma, corynabacterıum türleri, mantarlar, virusler, diğer kriptik kültürü yapılamıyan mikroorganizmalar.) dolayısı ile meydana gelebilir.

2-ANATOMİK YAPI: Prostatitte iki anatomik anormallik (Tıkanme ve reflü) söz konusudur. Mesane hiperplazisi, iyi huylu prostat büyümesi, üretral striktür, stenoz dolayısı ile bazı hastalarda idrar yapmada sıkıntı olur. Bu durumda mikroorganizmaların bulunduğu idrar prostat kanalları içine girerek prostatite yol açabilir.

3-TRAVMA: Tekrarlayan travma (traktör, bisiklet ve ağır vasıta şöförlerinde görülür.) en çok lokal kas, sinir ve damar sistemini etkilemektedir. Prostatik sendrom daha ziyade akut ve tekrarlayıcı inflamasyon sonrası meydana gelir.

4- NÖROLOJİK SEBEPLER: Kronik nöropati inflamasyona neden olurken, kronik inflamasyon da daha ileri dercede nörölöjik hasara yol açabilmektedir.

PROSTATİTİN BELİRTİLERİ:

Esas belirti ağrıdır. Ayrıca, idrar sıklığı, sıkışma, nokturı, düşük akım hızı ve mesanenin yetersiz bir şekilde boşaldığı hissi gibi problemler diğer semptomlardır. Hastalarda cinsel yetmezlik ve cinsel temasta da sıkıntılar vardır. Prostatitleri 4 başlık altında incelemek mümkündür.

1-AKUT ENFEKSİYOZ: Şiddetli ağrılı, kesik idrar yapma vardır. Hastaların çoğunda yüksek ateş ve yaygın eklem ağrıları vardır. Rektal muayenede prostat yumuşak olup, ağrılı ve hassastır. İdrar kültürü ile teşhisin doğru konulması önemlidir. İdrar ve kan kültürünün elde edilmesinden sonra hastaya antibiyotik tedavisi yapılır. Ayrıca ağrı kesici ve iltihap temizleyici ilaçlar verilir.

2-KRONİK İNFEKSİYOZ: Genellikle tekrarlayıcı idrar yolları enfeksiyonları vardır. Doğru tedavi sonrasında hastaların çoğunda durum yatışmaktadır. Bu grupta diğer nümuneler alınarak (prostat salgısı, prostat masaj sonrası idrar veya semen) bakteriler doğru şekilde tanımlanabilir.Antibiyotik tedavisi başlayınca hastaların yaklaşık % 40’ ında semptomlarda anlamlı düzeyde iyileşme meydana gelmektedir. Bunun yanında prostat masajı ve alfa reseptör blokerleri tedaviyi güçlendrrebilmektedir. Tedaviye rağmen tam bir iyileşme sağlanamıyorsa cerrahi operasyon kaçınılmaz olur.

3-KRONİK BAKTERİYEL OLMAYAN PROSTATİT: Bu hastalarda uzun süreli ağrı, idrar yapma bozuklukları ve cinsel isteksizlik mevcuttur. Muayenede genellikle hafif bir yumuşaklık olmasına rağmen, önemli bir değişiklik görülmez. Bazı ileri tetkiklerin yapılması gereklidir. Bu amaçla, idrar analizi, PSA seviyesi, ultrason ve sistoskopik tetkik yaptırılabilir. Baharatlı gıdalar, asitli gıda ve içeçekler, alkol ve kafeinden uzak durulmalıdır. Stres ve endişe uyandıran durumlar, tekrarlayan travmalar (bisikletle binmek, ata binmek, sert sandalyeye oturmak vs.) sıkıntı oluşturur. Aralıklar ile sıcak oturma banyosu yapmak faydalıdır. Antibiotik tedavisi ciddi düzelme sağlar. Ayrıca reseptör blokerleri tedavide faydalı olabilmektedir. Bunun yanı sıra, iltihabı gideren ilaçlar yaşam kalitesinde anlamlı düzeyde iyileşme sağlayabilmektedir.

Bunlara ilaveten, bazı ileri tedavi teknikleri (transüretral balon dilatasyonu, prostatın transüretral iğne blasyonu (TUNA), transüretral lazer terapisi, transüretral hipertermi, transüretral mikrodalga termoterapisi gibi) tedavi amacıyla kullanılabilmektedir.

4 - ASEMPTOMATİK PROSTATİT:

Bu hastalar tipik hastalık belirtileri göstermezler ve teşhis, patolojık değerlendirme, tur nümunelerinin incelenmesi, prostat biyopsilerinin histolojik incelenmesi ve mikroskopik semen analizleri ile konulabilir.

Hasta grupları A ve B, karşılaştırılabilir NIH-CPSI (P=0.07), IPSS (P=0.32) ve IIEF-15-EFD (P=0.33) test skor- larına sahipmiş. PE, grup A’da 118 hastada (%37.2) ve grup B’de ise 73 vakada (%11.5) değerlendirilmiş. İki grup, PE prevalansı (P<0.0002) açısından farklıymış. Grup B ile kı- yaslandığında grup A, anlamlı olarak daha yüksek PEDT testi (11.3 [±2.6] vs. 4.5 [±2.9], P<0.0001) skorları ve daha düşük SF-36 aracı değeri (96.5 [±1.1] vs. 99.7 [±1.3], P<0.0001) göstermiştir. Çok değişkenli model değerlen- dirmesinde, Ct enfeksiyon göstergesi için pozitif olmak, bağımsız olarak; yaş, sigara içme alışkanlığı, vücut kitle indeksi ve eğitim seviyesi (düzeltilmiş odds oranı =3.21; %95 güven aralığı: 2.02–4.27; P<0.003) için düzeltme ya- pılmasından sonra dahi PEDT skoru ile ilişkiliymiş. PE’nin, yaygın üropatojenik bakterilerden kaynaklanan KP vakalarıyla karşılaştırıldığında Ct’den kaynaklanan KBP hastalarında daha yaygın ve daha şiddetli olduğu bulun- muştur. 2001 yılında Screponi ve ark., PE için farmakolojik ya da psikoseksüel tedavi öncesinde prostatitin dikkatli bir şekilde sorgulanmasının önemini ortaya koyarak ve boşal- ma mekanizmasında prostat bezlerinin rolünü vurgulamış ve PE ile prostatit arasındaki ilişkiyi ilk kez göstermiştir. Bartoletti ve ark., %21 prevalans ile ED ve PE ile ilgili olarak cinsel istek üzerinde kronik prostatit sendromlarının olum- suz etkisi olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca bu yazarlar; has- talar ve sağlıklı kontroller arasında PE prevalansı açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar olduğunu da bulmuş- tular. Ayrıca bazı yazarlar; prostatik inflamasyonun rolü- nün PE hastalarının %64’ünde varolduğunu ve KBP’nin ise %52’sinde PE ile birlikte olduğunu vurgulamışlardır.

Comments

Popular Posts